Kayıtlar

Defterimden Eskizler|3

Günün son dakikalarıydı. O, dakikaları değil saniyeleri sayıyor,hatta elinde olsa saliseleride sayacaktı. Onun için bu gün uyanıp birkaç saniye sonra hatırlayamayacağını düşündüğü ama hayatın herhangi bir noktasında aklına gelebilecek bir kabustu. Bir gün hatırlayacaktı, bunu biliyordu. Ne kadar unutmak isterse aklı ona o kadar çok ihanet edecek en sonunda ise aklını kaybedecekti. İnsanlar onu deli sanacaktı. Halbuki o delireceğini ve bunun ona sadece zarar getireceğini bile bilecek kadar akıllıydı. Tek sorun aklının kontrolünü yavaş yavaş kaybediyor olmasıydı. Odanın içinde uzun süre volta attı. Gözleri uykusuzluktan kızarmıştı. Uyumak istiyor fakat gözlerini her kapattığında iradesini kaybediyordu. Bir süre sonra yoruldu ve tekli koltuğuna oturdu. Hep aynı yere otururdu. Oraya başkası oturduğu zamanlarda onlardan kalkmasını rica eder kimi zaman ise bunun kaba olacağını düşünüp ayakta dururdu. Önündeki masayı kendine doğru çekti ve oturuşunu biraz düzeltip masanın üzerindekilerle oyal

Defterimden Eskizler|2

Özenilmeden dizilmiş kaldırım taşlarının arasından sızmaya başlamış yağmur damlalarının yola meyillenip, ıslanmış ziftin, gökte bulutların arasına sıkışmış ay'ın ışıltısıyla geceleyin harika bir görüntü oluşturması , o gece bir yere varma amacı içinde olmadan başlayan yürüyüşümü güzel bir hale dönüştüren küçük bir detaydı. Bir başka detay ise alçak çukurlara birikmiş, hala da dolmaya devam eden su birikintileriydi. Botlarımı giymemin verdiği güvenle hiç tereddüt etmeden o su birikintisinin tam ortasına sağlam bir adım atıyor etrafa saçılan suları seyrediyor sonra da tatlı bir kahkaha patlatıyordum...

Defterimden Eskizler|1

Zihninin, etrafındaki dünyaya belki bir süreliğine belki sonsuza kadar çektiği taş duvarların arasında ne düşünüyordu bilmiyorum ama suratındaki ifade korkunun ve pişmanlığın eline düştüğünün bir tanığıydı. Yağmurun ıslattığı saçları tel tel yüzüne düşerken burnunu kıvırırcasına bir hareketle muhtemel kaşıntısından kurtulmaya  çalıştığı bariz belli oluyordu. Ama tenezzül edip ellerini, üstüne oturduğu ıslak taş betondan kaldırmıyordu. Ayaklarını uzattığı yerde çimler, ara ara da ayrık otları boy gösteriyordu. Yaklaşık bir metre sağında evin bahçesi ile sokağın arasına girmiş demir çitler yer alıyordu. Üzerindeki yeşil boya kalkmaya başlamış, açık kalan kısımları paslanmıştı. Giriş kapısı alçaktı. Normal bir insan bile eğilmeden geçemezdi...