Kayıtlar

Defterimden Eskizler | 7

Resim
Yaşadığı hayata karşı daha ne kadar ayakta durabileceğini bilmiyordu. Uğraşıyordu. Sürekli bir şeyler yapma çabasına girişiyor, her seferinde tekrardan pes etmenin eşiğine geleceğini bilse de zamanını bir şekilde harcıyordu. Eğer bunları da yapmazsa elinde adeta bir karadelik gibi olan hayatının kaçınılmaz gidişatını düşünmek için bolca zamandan başka bir şeyi olmayacaktı. Kimi zaman ölmek istiyordu. Her seferinde bu anlık isteğin ardından garip bir pişmanlık geliyordu. Tanrısına karşı samimiyetsiz bir af dileme girişiminden sonra bir süre daha kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış birisi gibi içindeki öfkeyi ve umursamazlığı açığa çıkarıyor daha sonra iradesini eline alabildiğinde sakinleşip olanları düşünüyordu. Ne yazık ki düşüncelerinde hiçbir değişiklik olmuyordu. Aslında düşünemediğini düşünüyordu ve bu düşünebildiği tek mantıklı şey oluyordu...

Tutsak | Bölüm 2

Ellerinin arasında duran krem renk zarfı yavaşça açtı ve içindeki kağıdı alıp , boş zarfı elinden bıraktı. Katlanmış kağıdı açtı ve ona gelen bu özel mektubu okumaya başladı. "Sevgili Agâh Bey, Biliyorum, uzun bir zamandan beri yaşadığınız olaylar sebebiyle dedektiflik mesleğinize devam etmiyorsunuz. Bu konuda haklılığınız hakkında hiçbir şüphem olmadığını bilmenizi isterim. Eğer çok zor bir durum içinde olmasaydım, sizi anlamsız dertlerimle yormazdım. Ama burada anlatamayacağım kadar vahim bir olay söz konusu. Bu yüzden sizden bir dedektif olarak değil, bir arkadaş olarak yardımınızı istiyorum. Müsait olduğunuz en yakın zamanda gelmeniz beni çok mutlu edecektir.                                           Mina B.    "      Mektubu okuyunca yüzünde yarı üzgün yarı mutlu bir ifade vardı. Dudakları her an ağlamaya hazır bir insanınki gibi büzülmüştü. Bir süre önündeki boş duvara dalgın dalgın baktı. Daha sonra hızlıca toparlandı ve aracına binip yola koyuldu...         

Tutsak | Bölüm 1

Sabaha karşı bir kapı sesiyle uyandı ve tek başına yattığı çift kişilik yatağından kalkıp yarı uykulu bir şekilde üzerine bir şeyler giydi. Uzun zamandır gelmesini umduğu biri vardı. Aslında salaklık ettiğini düşünmüyor değildi fakat her zaman aklıyla hareket edebilecek kadar güçlü olamıyordu. Odasından çıktı ve sağa dönüp lavaboyu geçtikten sonra ahşap merdivenleri,kimi basamakların gıcırtısı eşliğinde ağır ağır indi. Eli metal kapı kolunun verdiği soğuklukla titremişti. Kapıyı çalanın kim olduğunu sorması kapıyı açarken aklına gelmişti ve artık bu soru yersizdi;Kapı aralandığında hayal kırıklığına uğramış gibi bir yüz ifadesi vardı. Islanmış montunun içinde soğuktan titreyen bir adam duruyordu kapının önünde. Gelen postacıydı. Askılı çantasının fermuarını açtı ve bir kaç zarfı eliyle karıştırdıktan sonra içlerinden birini eline aldı ve uzattı titreyen elleriyle. "Bu size dedektif." Dedektif sözcüğünü duyunca bir an afalladı. Uzun zamandır kimse ona böyle hitap etmemişt

Defterimden Eskizler|6

Yağmurun ıslattığı yolların en tenhalarında bir başıma yürürken,zihnimin en ücra köşesinde dahi bir hatıra varolduğunun farkına varıp daha ne kadar derine gidebiliceğimi öğrenmek uğruna gözlerimi kapatıp odaklandım ve en sonunda yine bir hiç olduğumu anladığımda yüzümde hissettiğim gözyaşlarımın yağmura karışıp görünen tüm duygularımın yok olmasıyla karşıdan rasgele gelecek bir insanın yüzüme baktığında üzüntümü anlayamayacak olması acıma acı katarken,bu boş sokakların,aniden ayağıma takılıp düşmeme neden olan taşı farkedince aslında dolu olduğunu görmemle birlikte tüm duygusallığımı kenara bırakıp yaşadığımız bu saçma hayata karşı bir öfke kusmamın ardından gözlerimi tekrar açtım ve zihnimde her ne varsa bana faydası olmadığını anlayıp,üzerime dikilmiş onlarca gözü görmezden gelerek döküntü evime gittim ve kanepeye uzanıp gözlerimi tekrar kapattım.

Defterimden Eskizler|5

Binaların arasından geçen soğuk ve sert rüzgar yüzüne çarparken, kısılmış gözlerinin tek gördüğü karanlık , bomboş bir sokaktı. Çatlaklarla dolu elleri, iki bacağının arasına sıkışmış, ısınmaya çalışıyordu. Üstünde eskimiş,haki renk uzun bir palto vardı. Paltonun kimi kısımları yırtılmış, kimi kısımları kirlenmişti fakat bunu dert edecek durumda değildi. Bir süre oturduktan sonra ayağa kalktı ve yol boyunca ilerlemeye başladı. Uzun pantolon paçaları arada bir ayağına takılıyor, aksayan sağ bacağı ise onu iyice yavaşlatıyordu. Arada bir önüne bakıyor sonra tekrar kafasını eğip yoluna devam ediyordu. Sokağın bitiminde yol ikiye ayrılıyordu. Uzun siyah sakallarını kaşırken bir sağa bir sola baktı. Sonra sola döndü ve yoluna tekrar devam etti. Bir kaç metrede bir gölgesi önüne düşüyor sonra kayboluyordu. O ise dalgın bir şekilde bunu izliyordu. Sokağı henüz yarılamıştı ki bir şeye çarpmamak için önüne baktığı sırada ilerideki , yanmayan bir sokak lambasının altında kaldırımda yatan bi

Defterimden Eskizler|4

Bir adım attı usulca. Soğuk beton, çıplak ayaklarını üşütüyordu. Geri dönüp sıcak evine girmeyi reddetti ve tereddütsüz bir adım daha attı. Kurumaya yüz tutmuş bir kiraz ağacının düşen son yaprağının hışırtısını işitti ayağının altında. Dışarıyı seyretmeye başladı. Güneş ufka doğru yol alıyordu. Kızıla bürünmüş göğün içindeki tozpembe bulutlar yüzünde bir tebessüm oluşturdu. Bir süre sonra bir ses duydu. Arkasını döndüğünde biraz önce altını kıstığı çayın üzerinden yükselen buharları gördü. Geri dönmeden önce son kez baktı dışarıya...

Defterimden Eskizler|3

Günün son dakikalarıydı. O, dakikaları değil saniyeleri sayıyor,hatta elinde olsa saliseleride sayacaktı. Onun için bu gün uyanıp birkaç saniye sonra hatırlayamayacağını düşündüğü ama hayatın herhangi bir noktasında aklına gelebilecek bir kabustu. Bir gün hatırlayacaktı, bunu biliyordu. Ne kadar unutmak isterse aklı ona o kadar çok ihanet edecek en sonunda ise aklını kaybedecekti. İnsanlar onu deli sanacaktı. Halbuki o delireceğini ve bunun ona sadece zarar getireceğini bile bilecek kadar akıllıydı. Tek sorun aklının kontrolünü yavaş yavaş kaybediyor olmasıydı. Odanın içinde uzun süre volta attı. Gözleri uykusuzluktan kızarmıştı. Uyumak istiyor fakat gözlerini her kapattığında iradesini kaybediyordu. Bir süre sonra yoruldu ve tekli koltuğuna oturdu. Hep aynı yere otururdu. Oraya başkası oturduğu zamanlarda onlardan kalkmasını rica eder kimi zaman ise bunun kaba olacağını düşünüp ayakta dururdu. Önündeki masayı kendine doğru çekti ve oturuşunu biraz düzeltip masanın üzerindekilerle oyal